20 Temmuz 2016 Çarşamba

KIRMIZI SAÇLI KADIN- ORHAN PAMUK

   Cem annesi ve babasıyla gayet normal bir hayat yaşarken bir gün babası evi terk eder. Ve parasal açıdan zor bir duruma düşen Cem, hem annesine yük olmamak hem de üniversite sınavı için dershaneye gitmek için para kazanmak amaçlı yaz tatilinde bir süre bir kuyucu ustasıyla İstanbul’un yakınlarında bir yerleşkede çalışmaya başlar. Buradan sonra gerçekleşen olaylar karakterimizin tüm yaşamının etkilenmesine neden olacaktır. Ve yazını bundan sonraki kısmı kitap içeriğinden bahsedecektir. Spoiler var yani J
Kitap hakkında söylenecek oldukça şey var
     Birincisi karakterimiz Cem’in babası tarafından terk edilmesinden sonra yanında çalıştığı ustasını hem bir baba gibi görmesi, hem böyle hissettiği zamanlarda içten içe pişmanlık duyması ve bence babası gibi bilgili ve entelektüel bir insanın yerine bir kuyucu ustasını koymanın utancını yaşaması, bu utancı ona yaşatan kendi babasına da öfkelenmesini görüyoruz. Bu duygu değişimlerine kitapta oldukça yer veriliyor.
     Kitapta geçen efsanelere gelirsek hem doğudan hem de batıdan aynı evrensel temanın kullanılması ve hikayenin kendi kurgusuna yayılması romana oldukça şiirsel bir hava katmış.
    Kitapta Cem’in ustasını kuyunun dibinde bırakmasına ve kaçmasına bütün okurlar sinirlenmiş ve kızmıştır sanırım. Bu durum şehirli, okumuş ve eczacı bir babanın oğlu olduğunu hep kafasının bir kenarında tutan karakterimiz için aslında çok da beklenmedik bir hareket değildi bana göre. Ustasına duyduğu saygı ve sevginin yanında farklı olduğunu gösterme arzusunu böyle kanıtlamıştı sanki. Tabi bu durumu kanıtlama arzusu otuz yıl peşini bırakmayacak bir pişmanlık ve vicdan azabı bunun yanında da bilinmezlik duygularına sürükledi onu.
    Bir de kitaba adını veren Kırmızı Saçlı Kadın var tabi. Cem’in kuyu kazmak için geldiği bu yöreye gezici bir  tiyatroyla gelmiş, saçları kırmızı kendisi etkileyici bir tiyatro oyuncusu kadın. Cem Kırmızı Saçlı Kadın ile aynı efsanelerde olduğu gibi bir gece geçirmiş ve sonra onu bir daha hiç görmemiştir. Ya da çok uzunca bir süre desek daha doğru olur. Bu birliktelik de aynı efsanelerde olduğu gibi onun ancak otuz küsür yıl sonra haberinin olacağı bir çocuğun dünyaya gelmesine sebep olmuştur.

   Kitabımızın sonu da Cem’in sürekli okuduğu, takıntılı olduğu efsanelerdeki gibi şiirsel bir şekilde bitti. Sanki o da sonunun böyle bitmesini istedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder