Nabokov’un Amerika’da yayınlayamayınca ilk olarak
Fransa’da yayınladığı, yıllarca yasaklanan, tartışılan, kült eseri.
Konusu itibariyle insanların ön yargıyla bakması
garip bir durum değil. Çünkü orta yaşlarda pedofili bir erkeğin, ev sahibesinin
on iki yaşındaki küçük kızına duyduğu tutkuyu ve aşkı konu edinen bir eser.
Lolita’nın insanı en rahatsız eden yanı Humbert adlı karakterin sadece bir
sapıklık olarak değil, gerçek bir aşık olarak kendini anlatması ve oldukça entelektüel
ve şiirsel bir biçimde aşkını dile getirmesi. Bu şekilde yazması bizim baş
karakterden nefret etmemizi bir şekilde engelliyor ona karşı acıma duymamıza
neden oluyor. Böyle bir konudan beklenmeycek bir duyguya sürüklüyor yani yazar
bizi. Asıl o rahatsız ediyor okuru. Yazar ise okurun erotizm konusu hakkında
beklediğini bulamadığı bir eser olduğunu söylüyor Lolita hakkında. Erotik
kitaplarda cinselliğin basamak basamak tırmandığını, kendi kitabında ise hep
aynı çizgide olduğunu bu yüzden beklentiyi karşılamadığını, ayrıca Lolita’nın oldukça ahlaki ve edebi bir
eser olduğunu söylüyor. Ve Lolita’nın yazılma amacının kendisine edebi ve
estetik bir zevk vermiş olması olarak tanımlıyor.
Ayrıca yine okuru, en azından beni, rahatsız eden
durumlardan biri de Humbert adlı karakterimizin bu aşkında karşılıklı olduğuna
ve on iki yaşındaki Dolores’in (Lolita) de bu duruma itirazı olmadığına yönelik
cümleleri. Ama bir şeyi unutmamalıyız ki bu hikaye bize Humbert adlı karakterin
gözünden anlatılmış ve bu sebeple böyle bir yönlendirme yapılması çok doğal.
Zaten bazı cümlelerden ve Dolores’in duygu ve davranış durumlarından, ruhen ve
bedenen zedelenmiş bir çocuğun varlığını anlıyoruz. Bunun gözümüze sokulmadan
yapılması ise olayı daha dramatik kılan unsurlardan bana göre.
Kitabın farklı zamanlarda farklı yönetmenler
tarafından çekilmiş iki tane de filmi bulunuyor. 1962 yapımı olan Stanley
Kubrick tarafından, 1997 yapımı ise Adrian Lyne tarafından çekilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder